6 Mart 2014 Perşembe

Siyasi Ehvenüşşer Ve Tercih Sebebi

…Hem Kur’an bizi siyasetten şiddetle men’etmiş. Evet Risale-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı, imanî olan hakikatlarla gayet kat’î ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlar ile Kur’ana hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur’u hiçbir şeye âlet edemeyiz. Şualar 349 p1


…Hem Kur’an bizi siyasetten şiddetle men’etmiş. Evet Risale-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı, imanî olan hakikatlarla gayet kat’î ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlar ile Kur’ana hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur’u hiçbir şeye âlet edemeyiz. Şualar 349 p1


İman hizmeti, iman hakaikı, bu kâinatta herşeyin fevkindedir; hiç bir şeye tâbi’ ve âlet olamaz. Fakat bu zamanda ehl-i gaflet ve dalalet ve dinini dünyaya satanve bâki elmasları şişeye tebdil eden gafil insanlar nazarında o hizmet-i imaniyeyi hariçteki kuvvetli cereyanlara tâbi’ veya âlet telakki etmek ve yüksek kıymetlerini umumun nazarında tenzil etmek endişesiyle, Kur’an-ı Hakîm’in hizmeti bize kat’î bir surette siyaseti yasak etmiş. K.L. 137 p3


…Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i Kur’aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor. Şualar 362 p1


gaflet verecek ve dünyaya boğduracak ve hakikî vazife-i insaniyeti ve âhireti unutturacak olan en geniş daire ise, siyaset dairesidir… E.L.I 57 p1


Evet bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı… K.L. 123 p1


***


Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat


Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâm’dır.


İttihad-ı İslâm Partisi: Yüzde altmış-yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini, siyasete âlet etmemeğe, belki siyaseti dine âlet etmeğe çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeğe mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.


Halk Partisi ise: Hakikaten acib ve zevkli bir rüşvet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara verdikleri için, yirmisekiz senelik bütün cinayatıyla başkaların cinayatı ve İttihadcıların ve mason kısmının seyyiatları da o partiye yükletildiği halde, Demokratlara bir cihette galib hükmündedirler. Çünki ubudiyetin noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrudçuluklar çoğalır.


Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde; bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrudçuluk ile nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bütün o acib cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neşriyatıyla beraber bana yapılan muamelelerinden hissettim ki bir cihette manen Demokratlara galib geliyorlar. Halbuki İslâmiyet’in bir kanun-u esasîsi olan hadîs-i şerifte


سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْyani: Memuriyet, emirlik ise reislik değil; millete bir hizmetkârlıktır.Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyet’in bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünki kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.


Millet Partisi ise: Eğer İttihad-ı İslâm’daki esas olan İslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezcolmuş bir millet olsa; o Demokrat’ın manasındadır. Dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur. Firenk illeti tabir ettiğimiz ırkçılık, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i İslâmı parçalamak için içimize bu firenk illetini aşılamış. Fakat bu hastalık ve fikir, gayet zevkli ve cazibedar bir halet-i ruhiye verdiği için pekçok zararları ve tehlikeleriyle beraber, zevk hatırı için her millet cüz’î-küllî bu fikre iştiyak gösteriyorlar.


Şimdiki terbiye-i İslâmiyenin za’fiyetiyle ve terbiye-i medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak başına geçerse; ekseriyet teşkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu hakikî Türk olan ve yüzde yetmişi başka unsurlardan olanlar; hem hakikî Türklerin hem hâkimiyet-i İslâmiyenin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar. Çünki İslâmiyet’in bir kanun-u esasîsi olan bu âyet-i kerime:وَ لاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَىdır. Yani, birisinin günahıyla başkası muahaze ve mes’ul olmaz. Halbuki ırkçılık damarıyla, bir adamın cinayetiyle masum bir kardeşini, belki de akrabasını, belki de aşiretinin efradını öldürmekte kendini haklı zanneder. O vakit hakikî adalet yapılmadığı gibi, şiddetli bir zulüm de yol bulur. Çünki “Bir masumun hakkı, yüz câniye feda edilmez” diye İslâmiyet’in bir kanun-u esasîsidir. Bu ise çok ehemmiyetli bir mes’ele-i vataniyedir ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir tehlikedir.


Madem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar! Siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve cazibedar nokta-i istinadlarına mukabil, daha ziyade maddî ve manevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz. Yoksa sizin yapmadığınız eskiden beri cinayetleri, nasıl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip; Halkçılar ırkçılığı elde edip, tam sizi mağlub etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim ve İslâmiyet namına telaş ediyorum.


(Haşiye): Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve sû’-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî mes’elesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:


Nasıl Ezan-ı Muhammediye’nin (A.S.M.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de Ayasofya’yı da beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahatı da onlara yüklenmez fikrindeyim.


Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zâtların hatırları için otuzbeş seneden beri terkettiğim siyasete bir-iki gün baktım ve bunu yazdım.


Said Nursî


Ve bu hakikata yakînen şahid olup tasdik eden Risale-i Nur Talebeleri:


Mehmed Çalışkan, Mustafa Acet, Hamza, Sadık, Halim, Raşid, Ahmed Hüsrev, Sungur,Tahirî, Nuri vesaire…


E.L.II / 162 p son


بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ


Sayın Adnan Menderes!


Otuzbeş seneden beri siyaseti terk eden Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, şimdi Kur’an ve İslâmiyet ve vatan hesabına bütün kuvvetiyle ve talebeleriyle, dersleriyle Demokrat Parti’nin iktidarda kalmasını muhafazaya çalıştığına, biz Demokrat Parti mensubları ve Nur Talebeleri kat’î kanaatimiz gelmiştir.


Üstadımızdan, ne için Demokrat Parti’yi muhafazaya çalıştığını sorduk, cevaben:


“Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki Halk Partisi, İttihadçıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem cumhuriyetin birinci reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbarıyla, onbeş senede yaptığı icraatının kısm-ı a’zamı tamamıyla eski partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat’iyyen iktidara getirmeyecek. Çünki Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Halbuki bir Müslüman kat’iyyen komünist olamaz, anarşist olur. Bir Müslüman hiçbir zaman ecnebilerle mukayese edilemez. İşte bunun için hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’an ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum dedi.


“Milletçilere gelince;


Eğer bu partide sırf İslâmiyet esas olsa, (Haşiye) Demokrat Parti’ye yardım ettiği gibi, muhalif ve muarız olmayarak, iktidara gelmesine çalışmaz. Eğer bu partide: Irkçılık ve Türkçülük fikri esas ise, birden hakikî Türk olmayan bu vatandaki ekseriyetin ancak onda üçü Türktür, kalan kısmı da başka milletlerle karışmıştır. O zaman Hürriyetin başında olduğu gibi bu asil ve masum Türk milleti aleyhine bir milliyetçilik tarafgirliği meydana gelecek, o vakit hakikî Türkler’i ecnebiler boyunduruğu altına girmeye mecbur edecek. Veya Türkleşmiş sair unsurdan olan ve bu vatanda mevcud ırkçılık ve unsurculuk damarıyla bir ecnebiye istinad ile masum Türk milletini tahakkümleri altına alacaklar. Bu durum ise dehşetli, tehlikeli olduğundan, Kur’an ve vatan ve millet hesabına, dindar ve dine hürmetkâr Demokrat Parti’nin iktidarda kalmasını temin etmeleri için ders veriyorum.” dedi.


(Haşiye): İslâmiyet milleti her şeye kâfidir. Din, dil bir ise, millet de birdir. Din bir ise, yine millet birdir.  E.L.II/206 p1


KİMLERE DEMOKRAT DENİR?


1. Mükemmel bir reis (bulmak). (Emirdağ Lâhikası-l sh: 219)


2. Hakaik-i imaniye namına çık(mak). (Emirdağ Lâhikası-l sh: 219)


3. Tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile ol(mak). (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 20)


4. Din dersleri gibi şeâir-i İslâmiye ile Kur’ân’a hizmet (etmek). (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


5. Eskilerin Kur’ân zararına tahribatları(nı) tâmir (etmek). (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


6. İttihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmak. (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


7. Âlem-i İslâmı arkasında ihtiyat kuvveti yapmak. (Emirdağ Lâhikası-ll sh:208)


8. Komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet alma(k). (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


9. Nurcuları, hem ulemâyı, hem milleti memnun ve minnettar etmek. (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


10. Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 24)


11. (Particilik tarafgirliğine ve ırkçılık tehlikesine karşı) Uhuvvet-i İslâmiyeyi ve esas İslâmiyet milliyetini o kuvvetin temel taşı yap(mak). (Emirdağ Lâhikası sh:172)


12. Memuriyet(i) bir hizmetkârlık (olarak görmek). (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 163)


13. (Müfredatı Risalelerde bulunan) Şark Darülfünununun (Doğu Üniversitesi) tesis edilmesi için gayret göstermek. (Emirdağ Lâhikası sh:185)


14. Risale-i Nurların resmen (devlet eliyle) neşrine hizmet etmek. (Emirdağ Lâhikası-ll sh:208)


15. Halkçıların iktidara gelmesine mani olmak. …“hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin (C.H.P.) iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’ân ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum.” Said Nursi (Emirdağ Lâhikası-ll sh:206)


 


“Demokrat Partinin de, CHP gibi dine muarız bir parti olduğu imajını vermeye çalışa­rak yıpratmaya ve halk nazarında düşürmeye çabalayanlar vardı. Hatta CHP bu işi özellikle programlamış takip ediyordu. Mesela 1950 seçimlerinde kendi partilerinde Ankara milletve­kili adayı, Ticani Şeyhi Kemal Pilavoğlu iken, bilahare CHP’liler özellikle İsmet İnönü, adı geçen Pilavoğlu’nun müridlerini kışkırtarak Ankara/Ulus’taki Atatürk heykelini kırmak ve Meclis’te ezan okutmak gibi tezgahlanmış sinsi planlar yürüttükten sonra, CHP velveleler kopartarak Demok­ratları irtica ile ittiham etme-ye girişmişlerdi. Neticede Tica­nilere mahkemelerce cezalar ve-rildi. CHP’liler bu defa gizli­den gizliye Demokratları din aleyhtarı olarak gösterip propa­gandalar yürütmüşlerdi. İşte Bediüzzaman Hazretleri bu nok­tadan, çevrilen sinsi desiselere ma’ruz kalmış Demokratları ve onlara oylarını veren Müslüman halkı irşad etmek istemişti. Zaten Hazret-i Üstad bu mektubunun alt tara-fında: “… Onlar­dan hayır beklemek değil, belki dehşetli baştaki iki cereyana siyasetlerince muarız oldukları için, onların az bir kısmı dine verdikleri zararı, vücudun parçalanmasına bedel, yalnız bir parmağı kesmek gibi pek cüz’i bir zararla pek külli bir zarar­dan kur-tulmamıza sebeb oluyorlar bildiğimizden, o iktidar partisinin lehinde ehl-i dini yardıma davet ediyoruz.” diye ka­yıtlıdır.”GÜNEŞ ÜFLEMEKLE SÖNMEZ /A.BADILLI


DERLEYEN ص



Siyasi Ehvenüşşer Ve Tercih Sebebi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder